22 Temmuz 2012 Pazar



AHŞAP  KONAK

Her gün yolumun üzerinde bekler beni
Boynu bükük yorgun kederli
Havasında yaşanmışlığın yükü
Gölgesinde geçmiş hayatların sesleri
Ahşap bir konaktı üç katlı
Bahçesinde ona inat edercesine
Meyva ağaçları hala capcanlı
Dallarında vişneler iri iri kıpkırmızı
Öbür ağaçtaki dutlar ballı
Kayısılar yerlerde ama ezilmemişler
Koşup oynayan çocuklar yok ki bahçede
Kimsesiz güvercinler ziyafette
Bazıları insaflı biraz pay ayırıyorlar
Çatıdaki kırık kiremitlerde bekleşen
Mini mini serçelere
Bilmem ki kaç yıldır bomboş bu konak
Kaç yıldır acılı
İstemez mi odalarında kahkahalar
Merdivenlerinde ayak seslsri
Özlemez mi insanları
Terk edilmişlik incitmez mi yüreğini
Pencereler kırırk dökük
İçeriye kışın bir ayaz girer dondurucu
Oysa eskiden ne sıcaktı geceler
Kestaneler sobada çıtır çıtır buğu buğu
Bir aşk romanını heyecanla okuyan genç kızlar
Sobanın başında, sedire bağdaş kurup oturmuş
Gergef işleyen nineler
Kızlar arada bir karıştırırlar kestaneleri
Kızgın maşayla
Yanıverir elleri, akıllarında sevda hayalleri
Erkekler nargile tüttürürler keyifle
Yanında köpüklü kahveleri
Dillerinde hiç değişmez aynı konu
Memleket ahvali
Çocuklar çoktan uykudadırlar
Soda kokulu sakız gibi çarşaflarında
Yaptıkları haşarılıklar bir gülüş olur
Hınzırca dudaklarında
Ahşap konak hep bunları düşünür


Bazen bir iki sarhoş
Girmek ister bahçeye yaz geceleri
Bir kaç tek atmak için
Aşamazlar uğraşır da demir parmaklıkları
Ahşap konak üzülür
Varsın sarhoş olsunlar,bağırsınlar
Atsınlar bira şişelerini etrafa, ne çıkar
Ah, bir insan sesi duysa,bir işe yarasa
Odaları, mutfağı, balkonları tekrar dolsa
Ah,yeniden bir ev olsa,yaşasa
Kapı tokmaklarına, trabzanlara
Pencere pervazlarına dokunan sihirli el
Her yanına değip de,onu tekrar canlandırsa
En son yapılan düğünü hatırlardı sık sık
Sonra terk edilmişti

Ne kalabalıktı o gece
Boydan boya bir sofra kurulmuştu
Bahçenin ortasına
Billur kadehler,frenk malı porselenler
Renkli renkli parlıyordu
Ağaçlara asılmış fenerlerin ışığında
Saz heyeti daha çok neşeli besteler çalıyordu
Öyle ya düğündü bu
Gülüşmeler hala ahşap konağın
Kulaklarında çınlıyordu
Gelinin krem rengi, dantel gelinliği
Konukların rengarenk, tafta, saten, ipek
Elbiselerinin etekleri
Hala çimenlerin üzerinde geziniyordu
İç gıcıklayan hışırtıları, etrafa yayılan parfüm kokuları
Bir yerlerde saklıydı
Ahşap konak hatıralara sığınmıştı
Geçmişe dönmek gerçekleşebilse
Yine o şaşaalı günlerine gitse
O çıkmaz sokağın, en güzel konağı olduğu günlere
O günlerin kıymetini bilse,tadını çıkarıp gururlansa
Olmazdı artık
Şimdi yoldan geçenlerin dönüp bakmadığı eski bir binaydı
Eski bir binaydı, bir virane
Yıkılacaktı, alışmalıydı buna
Yerine büyük büyük bloklar yapılacaktı çok katlı
İçlerinde yüzlerce insan yaşayacaktı
Ama hiç biri, sobada pişen kestaneleri
Keyifle içilen nargileleri, krem rengi, dantel gelinliği
Ve düğün günü çalınan nihavend besteyi
Hissedemeyeceklerdi
Bir tek ahşap konak bilecek, hissedecek, özleyecekti







Yorum Yaz
HOSNAZ
HOSNAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder