BAB_ I ESRAR
Türü : Roman
Sayfa Sayısı : 396
Basım Yılı : 2012
Yayınevi : Doğan Kitap
Yazarı : Ahmet Ümit
Kitabı ilk elime
aldığımda isminden etkilemiştim. “Oku, sırlarıma vakıf ol!” diye fısıldıyordu
adeta. Ben de bu fısıltıya kulak verdim. Yediyüz yıldır hala gizemini koruyan
Şemsi Tebrizi cinayetini irdelemesine karşın, Bab_ı Esrar’ı sadece bir gerilim romanı olarak
nitelemek yanlış olur. Ahmet Ümit’in romanlarındaki polisiye lezzetler bu
romanda arka planda kullanılmış.
Bab_ı Esrar bir sırlar kitabı. Şiirsel, destansı, mistik,
fantastik bir roman. Hayatın amacını, aşkın manasını, inancın derinliğini
sorguluyor. Maddi ve manevi yaşamın farklı yönlerini gözlemleyerek ezoterik bir
kimlik katıyor yazar anlatımına. Mevlevilik baz alınarak, din, gerçek aşk,
inanç, mana hayatı üzerine okuyucuyu düşünmeye, araştırmaya iten farklı
konuları koyuyor ortaya.
Kitapta ilk
tanıştığımız karakter, Londralı bir sigortacı olan Karen Kimya. Annesi Susan ingiliz,
eski bir hipi. Babası, Karen oniki yaşındayken onları terkeden ve bir daha hiç
görmediği Konyalı mevlevi Poyraz. Rüzgarlı bir günde mevlevihanenin kapısına
sepet içinde terkedilmiş bir çocuk. Karen’in babası doğunun mistisizimini,
annesi batı kültürünü temsil ediyor. Karen batının kapitalist sistemiyle
büyümüş bir genç kadın. Onları terkettiği için babasına büyük bir öfke duyuyor.
Anne Susan romanda sadece telefonun ucunda bir ses olarak betimlense de,
hayatla ilgili çarpıcı yorumlarıyla zaman zaman şaşırtıyor okuyucuyu. Karen
babasıyla birlikte küçük bir kızken geldiği Konyaya bu kez iş için gelmiştir. Sigorta
şirketine 3000 paunda malolacak bir iştir bu. Ziya Kuyumcuzade’nin sahibi
olduğu Yakut otelde çıkan yangını araştırmaktır görevi.
Karen bu efsunlu şehre ayak basar basmaz
tuhaf duygulara kapılır. Babasının verdiği fakat hiç kullanmadığı Kimya ismiyle
çağrıldığını duyar. Bu gizemli sesin sahibini bulmaya çalışırken, rüya ile
gerçek arası bir şekilde karşılaştığı siyahlar içindeki derviş ona bir yüzük
verir. Kanayan bir yüzüktür bu. Karşılaştığı dervişin Şemsi Tebrizi olduğunu
anlamasıyla kendini bir maceranın içinde bulur. Şems genç kadına kendisini
cinayete sürükleyen olayları gösterir. Karen tüm olanları Şems’in bedenine
girerek yaşar. Şems’in gözleriyle bakmaktadır hayata. Bu rüya
aleminde hayallerle başbaşayken, öte yandan da, otelin kundaklandığını
ispatlamaya çalışmaktadır.
Karen’in özel
hayatı da oldukça karmaşıktır. İngiliz bir doktor olan sevgilisi Nigelden
hamiledir. Fakat Nigel çocuğu aldırmasını ister oysa Karen bu konuda
kararsızdır. Bu karmaşıklık içinde, babasının üyesi olduğu dergahın
müritlerinden, aynı zamanda da Poyraz’ın en iyi dostu ve Yakut otelin sahibi
Ziya’nın babası İzzet efendiyle tanışır. Bu yaşlı adamla yaptığı sohbetler
mevlevi felsefesiyle ilgili doneler verir genç kadına.
Şems’in hayatına doğru çıktığı astral yolculukta, ona
babasının verdiği ama o güne kadar hiç kullanmadığı Kimya ismi eşlik etmektedir
kendisine. Şems’in anlatmaya çalıştığı sırra Karen bir çok badire atlattıktan
sonar vakıf olabilecektir. Nihayet, Karen hayatın anlamını çözer. Çocuğunu
doğurmaya karar verir. İşle ilgili konu da bir çözüme ulaşır. Kanayan yüzüğün
manasını idrak eder ve babasını affeder, ruhunu özgürlüğe bırakır.
Roman kayıp babasıyla doğmamış çocuğu arasında kalmış bir
kadın gözüyle yazılmış. Hikaye, bir yüzük üzerinden büyük bir sırrın perdesini
aralıyor. Olayların kurgusu gayet
başarılı, kahramanların arasındaki örgüler ustaca kurulmuş. Ahmet Ümit
romanına, mevleviliğe, tarihe, Konya’menkıbeler de yerli yerinde ve hikayenin
lezzetini artırıyor.
Kuranı Kerim ve Mesnevinin haricinde, Şems’in Makalat, Ahmet
Eflaki’nin Ariflerin Menkıbeleri, Feridüddin Attar’ın Mantık Al Tayt, İbnül Arabi’nin
Fusus’l Hikem kitaplarından yapılan alıntılar,
Bab_ı Esrar’da tasavvufla gerilimi
biraraya getirip, çok güzel bir hikaye oluşturuyor.
Konya’yı geçen sene ziyaret etmiştim. Kitabı bitirdiğimde,
bir kez de, elimde Bab_ı Esrar’la gitmek, o mekanlarda okumak arzusuna kapıldım
romanı.
Aytül Bingöl
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder