KİTAP ADI : EGO (ANTHEM)
YAZAR : AYN RAND
TÜRÜ : ROMAN
YAYINEVİ : PLATO
YAYIN TARİHİ : 2003
ÇEVİRİ : ŞERİF YILDIZ
SAYFA SAYISI : 65
Gelecek zamanda geçen
eserde, Eşitlik 7_2521’in
hayatı kendi ağzından
anlatılır. Oldukça ilginç
gelir okuyucuya kahramanımızın adı.
Hiç bir anlamı
olmayan bu isim,
sadece rakamlardan oluşmaktadır.
Çünkü Eşitlik 7_2521
totaliter bir sistemde
yaşamaktadır ve bu
düzende bireysellik kavramı
tamamen yok edilmiştir.
Bu sebeple genç kahramaınımız
kendisinden sürekli olarak
“Biz” diye bahsetmektedir. Sistem
bunu öğretmiştir onlara. Duygularını,
hayal kurma ihtiyaçlarını, ümit etme becerilerini ellerinden
almış, insanları,
düşünmeyen, gülmeyen, sevmeyen, sorgulamayan birer
makine haline getirmiştir.
Onlar artık numaralanmış,
sistemin elinde robotlaşmış,
sadece nefes alan
ve çalışan canlılardır.
Genç kahramanımız Eşitlik 7_2521 de
diğerler gibi, beş
yaşına gelene kadar
bebek evinde büyümüştür. Birbirinin
aynı yataklarda yatmış, ne annelerini, ne
babalarını tanımışlardır. Onlar
aşk çocuğu da olamamışlardır
ve aşkı hiç
bilemeyecek, kokusunu hiç
duyamayacaklardır ömürleri boyunca.
Kurallar gereği
onsekiz yaşına gelen
her genç kız
ve yirmi yaşını
bitiren her delikanlı
senede bir kez
Birleşme Sarayında biraraya
getirilip, İnsan Irkını
İslah Meclisi tarafından kendileri
için seçilen kişilerle
birlikte olurlar. Sonra
yeni bebekler doğar
ama anne babalar
asla kendi çocuklarını
görmezler. Zaten kadınlarla
erkeklerin senede bir
gün dışında birbirlerini
düşünmeleri de suçtur.
Çocuklar beş yaşında
Öğrenciler Evine gönderilir,
on beş yaşına kadar orada
eğitilirler. Ve Meslekler
Meclisinin onlara uygun
gördüğü işlerde çalışarak
geçirirler hayatlarını. Ne iş yapmak
istediğini aklından geçirmek
büyük suçtur.
Gelgelelim Eşitlik
7_2521 farklıdır diğerlerinden. Sistemin
onlara yasakladığı ne
varsa yapmak için dayanılmaz
arzular vardır yüreğinde her
daim. Meraklı, öğrenmeye
sonsuz bir heves
duyan, düşünen, hayalleri
olan bir genç
adamdır. Alim olmak
istemiştir hep ama
Meslekler Meclisi onun
sokak süpürcülüğü yapmasına
karar verir. “ Bütün
insanların ortak arzularından
başka bir arzu
olamaz. Bütün insanlar
birdir.” Sistem devamlı
surette bunu empoze
etmektedir onlara.
Eşitlik
7_2521 dört senesini
Sokak Süpürcüleri Evi’nde
geçirir. Ama ne öğrenme isteğinden,
ne merakından, ne de
hayallerinden vazgeçemez. Tüm
bunların suç olduğunu
bilse de vazgeçemez.
Sonunda lanetlenmiş olduğuna
hükmeder. Diğer kardeşleri
gibi değildir o.
Sokakları süpürürken, özellikle
de Alimler Evi’nin
avlusunda ne bulursa,
gizlice alıp saklar.
Bir gün tesadüfen
rastladığı ve yasak
olduğunu bildiği halde açarak aşağıya
indiği bir mazgalın
sayesinde bir tünel
keşfeder. Böylece bulduğu
her fırsatta, gizlice
bu tünele gidip,
kendi kendine çalışmalar
yapmaya başlar.
Genç
kahramanımız bir gün
yine süpürürken sokakları,
güneşin dışında da altın
ışıkların varlığını farkeder, tıpkı
güneş ışınları kadar
pırıltılı saçları olan
bir kızla karşılaştığında. Çoğu
şey gibi kadınlarla
erkeklerin konuşması da
yasaktır ama o lanetlidir
doğuştan ve bu yasağa
da aldırış etmez.
Bulur bir yol
kızla konuşmak için.
Hürriyet 5_3000 olan
bu kıza yeni
bir isim takar; Altın
kız.
Ne kadar engel
olsa da, birbirine yakın
iki ruhun karşılaşması
kaçınılmazdır. Altın kız da, tıpkı
kahramanımız gibi cesurdur.
Ve bu korkusuz
gençler, daha önce
hiç tanımdaıkları hislerle
tanışırlar birlikte. Gerçek
aşk, en fazla cesarete
muhtaç olan duygulardan
biridir. İşin tuhafı,
bu en çok cesarete
ihtiyacı olan aşk, kendisine esir
olanlara bol bol
cesaret dağıtır. İşte
aşkın bu cesaretinden
güç alan Eşitlik
7_2521 müthiş bir
icada imza atar. Öyle
bir icattır ki bu,
belki de hayatlarında
büyük değişiklikler yapacaktır.
Gururla, bu icadını
Dünya Alimler Meclisinin
toplantısında anlatmaya karar
verir. Ama ne
yazık ki umduğu
tepkiyi alamaz. Tam
tersine Alimler Meclisi
onu cezalandırmaya hazırlanmaktadır. Çünkü
genç kahramanımız kuralları
çiğnemiştir. Düşünmüş, merak
etmiş, öğrenmiş, araştırmış,
en büyük suçu
işlemiştir.
Hakkında konuşulması,
soru
sorulması ve hatta
düşünülmesi bile yasak
olan eski dönemlerden
kalma Meçhul Orman’a
kaçar Eşitlik 7_2521.
Ormanın derinliklerine doğru
yürür günlerce. Kaçabildiği
kadar uzaklara kaçmak
istemektedir. Yolu bir
ırmağa düştüğünde, suda
ilk defa kendi aksini
görür. Onların dünyasındaki
yasaklardan birisi de aynalardır.
Bu yüzdendir ki, diğer
kardeşleri gibi, kahramanımız
da kendisini bir
kez bile görebilmiş
değildir o güne
dek. Şaşkınlıkla bakar
yüzüne uzunca bir
süre. Bu ormanda
geçirdiği günler zarfında,
kendi kendine yaşayabileceğini anlar.
Günlerden bir gün
karşısında Altın kızı
bulur ansızın. Aşkın
amansız cesareti genç
kızı sevdiğinin yanına
getirmiştir. Artık birlikte
mücadele edip, kendilerine
yepyeni, özgür bir hayat kuracaklardır. Günler
ve geceler sonra
güzel bir eve
ulaşırlar. Onlardan önceki
uygarlıklardan kalma, ancak
bir kaç kişinin yaşayabileceği şekilde
tasarlanmış olan bu ev, iki
gence çok ilginç
gelir. Çünkü onlar
toplu yaşanan bir
sistemin ürünleridirler. Eve
yerleşirler, tamamen farklı
bir hayata başlarlar.
Evde o ana
dek hiç görmedikleri
eşyalar, kendi tek
tip elbiselerine hiç
benzemeyen, çeşit
çeşit kıyafetler, yüzlerce
kitap beklemektedir ikisini
de. Çok çabuk
uyum sağladıkları bu
yaşam biçimi, şimdiye
kadar hiç tatmadıkları
bambaşka lezzetler
barındırmaktadır içinde. Özgürlük,
mutluluk ve en
önemlisi de “ben”
diyebilmenin derin hazzı.
Ayn Rand geçtiğimiz
yüzyılın en önemli
filozoflarından birisidir. Şimdiye
kadar satılan Ayn
Rand romanlarının toplamı
yirmi milyondan fazladır.
Yazarın Atlas Vazgeçti
adlı romanı, Amerika
Birleşik Devletlerinde en
fazla okunan kitaplar
listesinde birinci sıradadaır.
Ayn Rand rus
asıllı olmasına rağmen, 1926 da Amerika’ya
gitmiş ve amerikalı
bir aktörle evlenerek
orada yaşamını sürdürmüştür.
Rand’ın kitaplarında sözettiği
insana bakış açısı ve yaşam
felsefesi, bir çok
okuruna yol gösterici
olmuştur. Roman kahramanları
aracılığıyla, insanlara rasyonel
bir yaşam tarzını
benimsemeleri yönünde telkinlerde
bulunduğu romanları, bireyselciliğin övgüsü
niteliğini taşımıştır her
zaman.
Bu düşüncesinin doruğa
çıktığı romanlarından bir olan
Ego’da, insanların hem
kendilerinin, hem de
toplumun onlara dayattığı
kuralları yıkııp,
bireysellik çerçevesinde, tercihleri
kendilerinin yaptığı özgür
bir hayatı seçmeleri
gerekliliğini vurgulamıştır. Gerçekten
de, “Biz”
değil, “Ben” demenin,
özgürlüğün, hayalleri kovalamanın,
kurallara karşı gelmenin,
kişisel mutluluğun tadını çıkararak yaşamanın
değerini insanların kavraması,
büyük bir olasılıkla
keyifli bir yaşamın
kapılarını açacaktır sonuna
dek ve o
kapının üzerinde büyülü
bir anahtar olacaktır.
Aytül Bingöl
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder