4 Eylül 2014 Perşembe


 

 

                                                      KURALDIŞI

Kuralların yıkılmak için olduğu söylense de, hepsini kapsamamaktadır bu söz. Evet zordur kurallara uymak. Gün gelir kısıtlandığınızı hissedersiniz. Duvarları kimse tarafından görünmeyen ama sizin varlığını hep duyumsadığınız bir hapishanede gibisinizdir. Toplum, koyduğu kurallarla hızla sizi homojenleştirmek için uğraşırken, öte yandan da her ailenin kendine has kuralları, tek ortak yanları olan bireyin farklılıklarını tırpanlama görevini yerine getirdikten sonra, gönül rahatlığıyla sizi aynı insanlardan oluşmuş topluma  emanet etmek üzere çabalar dururlar. İyi bir şey yaptıklarına inanmaktadırlar tüm kalpleriyle. Herkesi benzer yapan, farklı olanı hemen ayıklayan,başka başka renklere izin vermeyen, aykırı sesleri susturan, başını kardelenler misali kaldırmaya çalışanları anında eziveren bu sosyal düzeni yıkmak belki de insanlığı kurtaracaktır. Tek önemli olan sizsiniz, önce sizsiniz. Kendinizi iyi hissetmeniz, kendinizden memnun olmanız önemli. Sizi bu duygulardan uzaklaştıran her şeyi elinizin tersiyle itin hiç çekinmeden. Buna sonuna kadar hakkınız olduğunu asla unutmayın.

Bir de bu konunun başka bir yönü var. Bazı kurallara uymamız hayati bir zorunluluktur. Her gün bu ülkede trafik kazaları oluyor. Alıştık mı artık bunlara, kanıksadık mı! Her yaz gençler boğularak hayata veda ediyorlar. Farkında mıyız! İş kazalarında, depremlerde, sellerde insanlar ölüyorlar. Alınabilecek küçük önlemlerle, bazı kurallara uyularak kurtarılabilecek nice  hayat yok olup gidiyor. Medeni ülkelerin hiç birinde yaşanmayan kazalar neden bizim ülkemizde yaşanıyor. Bunu hiç sorguluyor muyuz!

Alkollü araba kullanıyor ama emniyet kemeri kullanmıyoruz, trafik kurallarına uymuyoruz, yüzmenin yasak olduğu yerlerde yüzüyor, baraj kenarlarında piknik yapıyor,iş güvenliğini göz ardı ediyor, ormanlarda ateş yakıyor, hala deprem yönetmeliğine uygun olmayan konutlarda oturuyoruz.

Hayatımızı kurtaracak yasaklara uymazken, hayatımızı kısıtlayan her dayatmaya sorgusuz boyun eğiyoruz. Nedir bu! Cehalet mi, vurdunduymazlık mı, umursamazlık mı, geleneksellik mi, alışkanlık mı! Her neyse vazgeçmeliyiz bir an önce. Yanlış neredeyse artık düzeltmenin zamanı. Geç kalınmış olsa da, hiç bir şey için geç değildir deme zamanı. Artık bu toplumun kendine gelme zamanı...

 

AYTÜL BİNGÖL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder