4 Eylül 2014 Perşembe


 
KADIN KATLİAMI
Kadınlar ölüyor efendiler. Hani peygamberimizin size emanet ettiği, atamızın yanınıza yoldaş eylediği kadınlar! Ölüyorlar, öldürülüyorlar. Eşleri, sevgilileri, babaları, kardeşleri tarafından, sizler tarafından öldürülüyorlar. Trafik kazalarında, işçi ölümlerinde dünya sıralamasındaki en ön saflarda aldığımız yer, kadın cinayetleriyle perçinleniyor.

Kadınlar öldürülüyor. Namus yüzünden, eşinden ayrılmak istediği için, bir erkeğin aşkına karşılık vermediğinden öldürülüyor. Kadını öldürmeye hakkı olduğunu düşünen erkek eliyle tarafından hayatlarına son veriliyor.

 Adalet  sus pus, insanlık sus pus. Tehdit edilen ve koruma isteyen kadınlara bu hak tanınmadığı için meydana gelen yüzlerce cinayete sadece seyirci kalmakla yetinen koskoca bir ülke, Türkiye!

Türkiye, kadınları katledilirken sessizliğe bürünen bir ülke. Okullardan alınıp küçük yaşta evlendirilen, parayla satılan, dövülen, aşağılanan, aldatılan,tecavüze uğrayan, evden atılan, üzerine kuma getirilen kadınlar. Kendilerini evlatlarına  adayan, hayatlarından vaz geçen kadınlar.

Kadınlar öldürülüyor efendiler. Örselenmiş bedenleri kurşunlanıyor. Hep eksik kalmış ruhları bıçak darbelerine maruz bırakılıyor. Anneler, çocuk gözlerin önünde veriyor son nefeslerini. O çocuk gözlerin çocukluk anıları, gençlik hayalleri kristal parçacıkları gibi savruluyor dört bir tarafa. Kadınlar hiç sebepsiz sunuyorlar yaşamlarını erkeklerin bitimsiz, tatminsiz, anlamsız egolarının emrine. Hem de o kadar uğraşmışken hayatın bir dalına tutunabilmek için, o kadar mücadele etmişken.

Her geçen gün yaşanan her şeyi biraz daha kanıksayan bir toplumun umursamazlığıyla yok oluyor kadınlar. Arada bir yükselen cılız itiraz sesleri bir kaosun içinde duyulamadan kaybolup gidiyor.

Kadın katliamı sürüp giderken hızını hiç kesmeden, annesiz kalan çocuklar, umutsuzluğa mahkum edilmiş bir ülkenin sokaklarında çaresizce dolanıyorlar. Aşkın kıyılarında gezinen genç kızlar, pembe hayallerini geride bırakıp, sisler içindeki geleceklere ürkek adımlar atıyorlar. Ne yargıya, ne adalete inanan insanlar, özgüveni eksik , psikolojisi bozuk bir toplumun bireyleri olarak yaşamak zorunluluğunu ağır bir yük gibi omuzluyorlar.

Katiller geziniyor aramızda. Kadın kanıyla erkekliklerini ispat ettiklerini sanan katiller! Namuslarını kurtardıkları gerekçesiyle neredeyse arkaları sıvazlanan canavarlar! Erkek egemen yargının, büyük gayretlerle arayıp bulduğu nedenlerle ceza indirimi alan ve tekrar sokaklara çıktıklarında, öldürmek için yeni kurbanlar seçen kendilerine zavallılar!

Suçlu arandığında bir gün kim kalkacak ayağa! Bu yüzyılda hala kafalarını kadınların yaşamları, giyim kuşamları ve namuslarıyla  uğraşmakla meşgul eden geri kalmış toplum mu! Çocuklarını yanlış yetiştirdiklerini anlamamakta direnen kutsal aile birliği mi! Yüzlerce adaletsizliğin kol gezdiği bir ülkede adaleti sağlamaktan aciz adalet sistemi mi! Allahın onlara verdiği en büyük mucizeye, doğurganlığa rağmen, kendilerini erkeklerden aşağı gören, değerlerinin farkına varamayan kadınlar mı!

Kadınlar ölüyorlar efendiler. Yaşama hakları alınırken ellerinden konuşamıyorlar, savunamıyorlar kendilerini. Anne yüzlerini unutmak isteyen, yaraları sarılmamış çocuklar emanet ediyorlar bize ölürken.

Değişebilirse kadınlar bir gün, her şey değişecek!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder