KADIN KATLİAMI
Kadınlar ölüyor efendiler. Hani peygamberimizin size
emanet ettiği, atamızın yanınıza yoldaş eylediği kadınlar! Ölüyorlar,
öldürülüyorlar. Eşleri, sevgilileri, babaları, kardeşleri tarafından, sizler
tarafından öldürülüyorlar. Trafik kazalarında, işçi ölümlerinde dünya
sıralamasındaki en ön saflarda aldığımız yer, kadın cinayetleriyle
perçinleniyor.
Kadınlar öldürülüyor. Namus yüzünden, eşinden
ayrılmak istediği için, bir erkeğin aşkına karşılık vermediğinden öldürülüyor.
Kadını öldürmeye hakkı olduğunu düşünen erkek eliyle tarafından hayatlarına son
veriliyor.
Adalet sus pus, insanlık sus pus. Tehdit edilen ve
koruma isteyen kadınlara bu hak tanınmadığı için meydana gelen yüzlerce
cinayete sadece seyirci kalmakla yetinen koskoca bir ülke, Türkiye!
Türkiye, kadınları katledilirken sessizliğe bürünen
bir ülke. Okullardan alınıp küçük yaşta evlendirilen, parayla satılan, dövülen,
aşağılanan, aldatılan,tecavüze uğrayan, evden atılan, üzerine kuma getirilen
kadınlar. Kendilerini evlatlarına
adayan, hayatlarından vaz geçen kadınlar.
Kadınlar öldürülüyor efendiler. Örselenmiş bedenleri
kurşunlanıyor. Hep eksik kalmış ruhları bıçak darbelerine maruz bırakılıyor.
Anneler, çocuk gözlerin önünde veriyor son nefeslerini. O çocuk gözlerin
çocukluk anıları, gençlik hayalleri kristal parçacıkları gibi savruluyor dört
bir tarafa. Kadınlar hiç sebepsiz sunuyorlar yaşamlarını erkeklerin bitimsiz,
tatminsiz, anlamsız egolarının emrine. Hem de o kadar uğraşmışken hayatın bir
dalına tutunabilmek için, o kadar mücadele etmişken.
Her geçen gün yaşanan her şeyi biraz daha kanıksayan
bir toplumun umursamazlığıyla yok oluyor kadınlar. Arada bir yükselen cılız
itiraz sesleri bir kaosun içinde duyulamadan kaybolup gidiyor.
Kadın katliamı sürüp giderken hızını hiç kesmeden,
annesiz kalan çocuklar, umutsuzluğa mahkum edilmiş bir ülkenin sokaklarında
çaresizce dolanıyorlar. Aşkın kıyılarında gezinen genç kızlar, pembe
hayallerini geride bırakıp, sisler içindeki geleceklere ürkek adımlar
atıyorlar. Ne yargıya, ne adalete inanan insanlar, özgüveni eksik , psikolojisi
bozuk bir toplumun bireyleri olarak yaşamak zorunluluğunu ağır bir yük gibi
omuzluyorlar.
Katiller geziniyor aramızda. Kadın kanıyla erkekliklerini
ispat ettiklerini sanan katiller! Namuslarını kurtardıkları gerekçesiyle
neredeyse arkaları sıvazlanan canavarlar! Erkek egemen yargının, büyük
gayretlerle arayıp bulduğu nedenlerle ceza indirimi alan ve tekrar sokaklara
çıktıklarında, öldürmek için yeni kurbanlar seçen kendilerine zavallılar!
Suçlu arandığında bir gün kim kalkacak ayağa! Bu
yüzyılda hala kafalarını kadınların yaşamları, giyim kuşamları ve
namuslarıyla uğraşmakla meşgul eden geri
kalmış toplum mu! Çocuklarını yanlış yetiştirdiklerini anlamamakta direnen
kutsal aile birliği mi! Yüzlerce adaletsizliğin kol gezdiği bir ülkede adaleti
sağlamaktan aciz adalet sistemi mi! Allahın onlara verdiği en büyük mucizeye,
doğurganlığa rağmen, kendilerini erkeklerden aşağı gören, değerlerinin farkına
varamayan kadınlar mı!
Kadınlar ölüyorlar efendiler. Yaşama hakları
alınırken ellerinden konuşamıyorlar, savunamıyorlar kendilerini. Anne yüzlerini
unutmak isteyen, yaraları sarılmamış çocuklar emanet ediyorlar bize ölürken.
Değişebilirse kadınlar bir gün, her şey değişecek!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder